N. Egemen Nakışçı, Uzman Dil ve Konuşma Terapisti
Feyza Nur Aşkın, Ergoterapist / Duyu Bütünleme Uzmanı
Duyu bütünleme, kişinin kendi bedeninden ve çevreden gelen uyaranları alıp, düzenleyip yorumlayarak bedeni ve çevresiyle uyum içinde kalmasını sağlayan nörolojik bir süreçtir. Her duyusal sistemin bahsedilen bilgiyi almasını sağlayacak bir duyusal organ vardır. Örneğin yoldan geçerken omzumuza dokunulduğunda bu durumu derimiz sayesinde algılayabiliriz. Herhangi bir kişi bu dokunmayı hiç fark etmeksizin yoluna devam edebileceği gibi başka biri sert dokunulduğunu, canının acıdığını söyleyebilir. Çünkü insanlar duyusal bilgiyi duyusal eşikleri dahilinde nasıl yorumluyorsa buna uygun bir cevap oluştururlar.
Tam bu noktada karşımıza bir kez daha “normlar” çıkar. Normal kabul edilen sınırlar içerisinde kişilerin uyarana verdiği tepkilerin değişmesi olağan kabul ediliyor. Ancak duyusal uyarana verilen tepki normalin dışında olduğunda günlük yaşamda birtakım zorlukların yaşanması kaçınılmaz hale geliyor.
Karşılaşılabilecek Tanılar
Duyusal Entegrasyon Güçlüğü: Kişinin duyusal sistemlerinin organize halde çalıştığı nörolojik bir süreçtir. Duyu bütünleme süreci de denilebilir. Duyusal işlemleme (*) süreçlerinin tümünü kapsar.
Duyusal İşlemleme Güçlüğü: Duyulardan gelen girdileri adaptif şekilde düzenleme, ayırt etme ve organize etme sürecidir. Duyusal işlem güçlüğünde duyusal girdiyi anlama, yorumlama ve uygun yanıt çıkartmakta zorluklar görülür. Duyusal işlemleme üç ana başlık altında toplanır. Duyusal modülasyon güçlüğü, duyusal temelli motor güçlük ve duyusal algı güçlüğü.
Duyusal modülasyon güçlüğü yaşayan çocuklar uyaranlara çok fazla ya da çok az tepkiler verebilirler. Bunlar artmış, azalmış cevaplar ya da duyusal arayış davranışları olarak adlandırılır. Azalmış cevap yüksek seviyedeki uyaranlara bile kayıtsız kalmakken, artmış cevap çok düşük seviyedeki uyaranlara dahi fazlaca tepki vermekle karakterizedir. Duyusal arayış ise kişinin ihtiyaçları dahilinde farklı ve yoğun duyusal uyaranlara karşı doyumsuz olması, bu uyaranlara karşı yoğun bir istek duymasıdır. Burada tepki ile açıklanan durum aslında reaksiyon yani gelen bilgiye cevap vermektir. Örneğin bazı çocuklar sürekli yüksek sesli müzik talep eder, bazıları ses seviyesi ne olursa olsun karşılık vermez bazıları da çok kısık sesten dahi huzursuz olabilir.
Duyusal temelli motor güçlüğün iki alt tipi vardır. Bunlardan biri dispraksi diğeri ise postüraldir. Çocuğun bedenini çevresine göre organize edip, hareketlerini planlayıp motor faaliyetlerde yeterli ve adaptif şekilde kullanamama durumudur. Duyusal temelli motor güçlüğü yaşayan çocuklar bir merdivenden nasıl tırmanacağını ya da bazı durumlarda düşüp düşmeyeceğini bilemeyebilir. Bu sebeple hareket içeren aktivitelere karşı isteksiz gözükebilir.
Duyusal algı/ayırt etme güçlüğü ise bir veya daha fazla duyusal sistemde bilginin özelliklerini ayırt etme zorluklarını kapsar. Örneğin görmediğimiz bir torba içerisinden kendi cüzdanımızı bulabilmemizi sağlayan durum “dokunsal ayırt etme”dir.
Özellikle belirtmek gerekir ki aynı çocuğun farklı zamanlarda benzer uyaranlara farklı tepkiler verdiğine de rastlanabilir. Duyusal sistemler, aile yapısı, değişen çevresel koşullar, hastalık, alerji, ağrı gibi fizyolojik süreçler, mevsim geçişleri, psikososyal süreçler, regülasyon kapasitesi gibi faktörler çocuğun bir durum karşısında ortaya çıkardığı cevabın değişkenliği üzerinde azımsanmayacak etkilere sahiptir. Böyle zamanlarda büyük resme bakıp davranış çıktısını etkileyen tüm süreçleri birlikte değerlendirmek gerekir.
8 Temel Duyusal Sistem
Bilinen sekiz temel duyusal sistemimiz vardır. Bu duyusal sistemlerde yaşanan işlemleme güçlükleri herhangi bir tanıya bağlı kalmaksızın, yetişkin veya çocuk fark etmeksizin yaşantımızın seyrini etkiler.
Vestibüler Sistem: Hareket ve denge sistemi olarak adlandırılan vestibüler sistem alıcıları iç kulakta bulunur ve başın pozisyon değişikliği ile birlikte yer çekiminden de bilgi alarak uzaydaki konumumuz hakkında bilgi verir. Görsel sistem ve proprioseptif sistemle organize olarak kişilerin denge ve pozisyonlarını kontrol etmelerini sağlar.
Ani hareketlerden veya pozisyon değişimlerinden hoşnutsuz olma, konfor alanı dışında temkinli ve kaygılı bir tavır seyretme, sallanmaktan ya da zıplamaktan rahatsız olma, kalabalık parklara gitmekten kaçınma ve bunlara bağlı olarak gelişen regülasyon güçlükleri artmış tepkiselliğe örnektir.
Yavaş, motivasyonsuz görünme hali, etrafında olan bitenlere karşı kayıtsız gözükme ya da hızla gelen arabayı fark etmeden üzerine yürüme azalmış tepkiselliğe örnek olabilir. Duyusal uyarana karşı arayış profilinde ise odaklanma ve regülasyonu sağlamak için sürekli hareket halinde olma arzusu, güvenliği tehdit edecek şekilde risk alma durumu, yükseklere çıkma isteği, sürekli dönme ihtiyacı örnek gösterilebilir.
Proprioseptif Sistem: Alıcıları kas, tendon ve eklemlerde bulunan, basit tabiriyle beden farkındalığı olarak Türkçeleştirilen bu sistem kas ve iskelet sistemimiz, postüral değişikliklerimiz ve hareketlerimiz hakkında bize bilgi verir. Kaba ve ince motor becerilerin gelişmesinde ve prakside önemli bir rolü vardır.
Vücudu çevreye göre pozisyonlamada zorlanma, gördüğü objelere dahi takılma ve çarpma, hareketleri yanlış hesaplama, sendeleme ve sakar gözükme hali, çevredeki objelerin yerlerini tayin etmekte zorlanma ve bedeninin farkında olmama azalmış proprioseptif tepkiselliğe örnektir.
Duyusal uyaranı daha fazla arama durumuna örnekler ise şöyle sıralanabilir: Sürekli bedenini bir yere çarpma ihtiyacı, bilerek düşme, sert ve basınçlı davranma, yerinde sabit kalamama, bedenini sıkıştıracak aktivitelerden hoşlanma, vurma-ısırma-itme davranışı sergileme, derste sonuna kadar oturamama, sürekli yenilik ve farklılık peşinde olma, regülasyonu kolayca sağlayamama ve kişilerin sınırlarının farkında olmama.
İnteroseptif Sistem: İç organlarımızdan gelen bilgileri toplamak ve düzenlemekten sorumlu duyusal sistemdir. Stres ve duygusal durumlar hakkında da bilgi sağlar. Açlık ve tokluk hissi, susama, terlediğini fark etme, ağrının yerini ve şeklini tanımlama ve tuvalet ihtiyacı gibi fizyolojik durumlar hakkında bilgi verir.
Taktil Sistem: Dokunsal sistem olarak da bilinen bu sistem bebeklik döneminden itibaren hayatı tanımamıza, insanlarla ilişki kurmamıza, uyku ve banyo süreçlerimize, konuşmamızdan yemek yememize kadar birçok fonksiyonun temelini oluşturur. Deri sosyal bir organdır. Kişinin duygusal, sosyal ve motor gelişiminde önemli bir rolü vardır. Bu sistemin de praksi ile bağlantısı bulunur. Motor kontrolün sağlanmasını ve nesnelerin şekli, dokusu, sıcaklığı hakkında bilgi almamızı sağlar. Yeni doğan döneminde anne-baba ile bağ kurma ve keşfetme süreçlerine liderlik eden duyusal sistemlerdendir.
Artmış dokunsal tepkisellik örnekleri: Farklı dokulara dokunmaktan kaçınma, örneğin belirli dokuda kıyafet ve belirli yemekleri tercih etme (kıyafeti yıkandığında dahi dokusundaki değişkenliği fark etme ve rahatsız olma, çorapsız gezmek istememe ya da çorabı giydiğinde dokusundan rahatsız olma), kalabalık ortamlarda birilerinin ona dokunacak olmasından rahatsız olma, konfor alanından çıkmak istememe, kum, çim, deniz, boya gibi faaliyetlere katılımda isteksiz olma, saç taratma ve toka takmada problem yaşama bunlara bağlı huzursuzluk hali sergileme.
Çocuk, azalmış tepkisellikte ise bedenine değen, bulaşan şeyleri fark etmeyebilir, rahatsız olmayabilir fakat bu bilinçli bir rahat oluş değildir. Fark etmediği için rahatsız da olmuyor demektir. Çocuğun bir şeylere sürekli dokunma isteği, kişilerle temas etme arzusu, viskozitesi yüksek materyallerle oynarken rahatsız olmadan her yerine sürerek oynama durumu da duyusal arayışa örnek gösterilebilir.
Görsel Sistem: Vestibüler ve proprioseptif sistemle iş birliği içerisinde çalışarak postüral kontrole ve beden şemasının oluşup gelişmesine katkıda bulunur. Dolaylı olarak özgüveni de etkiler. Derinlik algısını doğru saptayabilmeye yardımcı olan sistemdir. Bebeklerde anne karnında gelişmeye başlar, doğduktan sonra bir müddet daha gelişimi devam eder.
Artmış görsel tepkiselliği olan çocuklar; kendisine hızla gelen bir objeden korkabilir, ani hareketleri sevmeyebilir, temkinli bir yapı barındırabilir, kalabalıkta çok dağılabilir, odaklanma sorunları yaşayabilir, parlak renkli objelerden rahatsız olup gözlerini kapatabilir, çok karışık gözüken yemekleri denemeden reddedebilir. Tam tersi olarak azalmış tepkiselliği olan çocuklarsa bu uyaranlardan rahatsız olmuyor gibi gözükebilir fakat dağınık bir profil sergileyebilir, değişkenlikleri fark etmeyebilir, yazıları okurken bulunduğu satırı kaçırıyor, bildiği halde okuyamıyor olabilir.
Duyusal uyaranı arama profili sergileyen çocuklar özellikle parlak ve renkli objeleri tercih edebilir, döndürebilir göz hizasında tutmak isteyebilir, çok fazla oyuncakla aynı anda dökerek anlam aramadan oynamak isteyebilir.
İşitsel Sistem: Anne karnında gelişmeye başlayan büyüme ile birlikte gelişimi devam eden bir sistemdir. İletişim kurma, sosyalleşme ve beceri edinmenin temelini oluşturur. Azalmış tepkisellik profili gösteren çocuklar; seslenildiğinde geç cevap verme, ismine kayıtsız kalma ya da yüksek seste dahi kendisini ilgilendiren konuyu fark etmeme, dinlese de anlayamama gibi durumlar yaşayabilir. Artmış tepkisellik profili sergileyen çocuklar ise yine kalabalıktan, yüksek sesten, herkesin aynı anda konuşmasından rahatsız olarak kulaklarını kapatabilir ya da ortamdan uzaklaşmak isteyebilir. Alışveriş merkezi, düğün salonu gibi alanlarda çok huzursuz gözükebilir, gitmek istemeyebilir. Bebek ağlamasına katlanamayabilir hatta kardeşi varsa onun ağlamaması için elinden geleni yapma gayreti gösterebilir.
Koku: Burundaki alıcılar sayesinde çevremizdeki kokulardan haberdar olduğumuz duyusal sistemdir. Anne karnında ilk gelişen sistemlerden biridir. Bebek doğduktan kısa bir süre sonra annesinin kokusunu ayırt edebilir hale gelir, bu durum anne bebek bağlanmasında önemli bir rol oynar. Beynin “talamus” bölgesine uğramadan beyindeki koku merkezine ulaşan tek duyusal sistemdir. Bu bilgi beyne ulaştığında daha önceki deneyimlerle eşleşerek kokunun kaynağı ile ilgili anılar hızla hatırlanabilir.
Bazı çocuklar yoğun kokulardan rahatsız olabilir, yemekleri kokusuna göre ayırt edebilir ya da parfüm sıkılan yerlerde durmak istemeyebilir. Bu ve benzer durumlar artmış tepkiselliğe işaret eder. Etrafındaki kokuların farkında olmama, tehlikeli bir koku olsa dahi hızlıca kavrayamama, değişkenliklerden bağımsız gözükme azalmış tepkiselliğe işaret ediyor olabilir. Bazı çocuklar ise sürekli bir şeyleri koklayarak regüle olmak isteyebilir, yoğun kokulu yemekleri ve parfümleri tercih edebilir bu durum ise duyusal arayış profili sergilediğini gösterebilir.
Tat: Ağızda bulunan reseptörler sayesinde yiyeceklerin tatlı, ekşi, acı ya da bozuk olduğunu anlamamızı sağlayan duyusal sistemdir. Bu duyusal sistem koku sistemi ile yakın ilişki içerisindedir.
Belirli yemeklerden fazlaca rahatsız olma, yemek saatlerinde mızmız görünme, kusma ve öğürmeye meyilli olma hali artmış tepkiselliğe örnek olabilirken yiyeceklerin tadını ayırt edememe, rahatsız olsa da tam olarak farkında olamama, çok acı, çok baharatlı veya çok ekşi bir gıdayı yerken rahat gözükme hali ise azalmış tepkiselliğe örnek olabilir.
(*) Özgür Eller Otizm İnisiyatifi ve Merhaba! Spektrum kendi yazılarında process’in karşılığı olan “işleme” sözcüğünü kullanır.
You have remarked very interesting points! ps nice website.Blog money