Çocuk Ergen Psikiyatristi Doç. Dr. Tuna Çak
Çocuğunuza otizm tanısı konduğu an yaşamınızın önemli dönüm noktalarından birini oluşturur, yaşam bir anda değişir. Önce çocuğunuz için endişelenirsiniz ve otizmin çocuğunuzun yaşamı için ne anlama geleceğini sorgulamaya başlarsınız. Kendiniz ve ailenizin bu yeni duruma bugün ve ilerleyen yıllarda nasıl uyum sağlayacağınızı düşünmeye başlarsınız.
Bu noktada bir erişkin ve ebeveyn olarak “kendini düzenleme” becerimiz devreye girer. Kavramsal olarak kendini düzenleme, “kişinin görevleri tamamlamak, davranışları düzenlemek, dürtüleri kontrol etmek ve sorunları yapıcı olarak çözmek için düşünce, dikkat ve duygularını yönetebilmesidir”.
Örneğin, sağlığıyla ilgili hiçbir şikâyeti olmayan orta yaşlı bir erişkine rutin bir doktor kontrolü sırasında şeker hastalığı tanısı konuyor diyelim. Bu yeni hastalık haberini, kendini düzenleme becerisi tanımındaki “sorun” olarak kabul edelim. Beklenmedik bir hastalık tanısıyla karşılaşan erişkin önce anlamaya çalışır; doktoruyla konuşur, bir arkadaşının diyabetle ilgili deneyimini hatırlar, okul yıllarında sağlık derslerinde diyabet hakkında öğrendiklerini anımsamaya çalışır. Tanımdaki gibi düşünce ve dikkatini bu yeni soruna yöneltir. Ancak bu “sorun” karşısında duygular da hareketlenir, sıklıkla önce endişe gelir ardından da korku. Zihin bu ani ortaya çıkan “sorun” ile ilgili düşünce ve duygularla meşgulken bir yandan da dikkatin doktorla yapılan görüşmeye verilmesi, diyet, ilaç tedavisi ve yeni yaşam kurallarının öğrenilmesi gerekir. Bu noktaya kadar özetlersek, erişkin “sorun” karşısında ortaya çıkan duygu ve düşüncelerini anlamış̧, kontrol etmiş̧ ve dikkatini konu üzerine odaklamıştır. İkinci aşamada ise erişkin, baş etme becerilerini devreye sokarak şeker hastalığı “sorun”una yapıcı bir çözüm getirmek için davranışlarını tedaviye uygun şekilde düzenlemeye başlar; diyetine uyar, her gün yürüyüş yapar, ilaçlarını uygun şekilde kullanmayı öğrenir.
Otizme gelecek olursak karşı karşıya kaldığımız bu yeni durum yoğun bir şekilde bir ebeveyn olarak duygu, düşünce ve davranışlarımızı etkileyecektir. Bu yeni durumda duygu ve düşüncelerimizi kontrol edemeyebiliriz ancak davranışlarımızı kontrol edebiliriz çünkü kendimiz, ailemiz ve otistik çocuğumuzla ilgili alacağımız kararlar önemlidir. Süreç önce “yas”la başlayabilir. Kendinize üzüntü hissetme ve bunu ifade etme izni vermek yardımcı olabilir. Öfke de sürecin doğal bir parçası olacaktır. Kendinizi izole ve yalnız hissedeceğiniz zamanlar olabilir. Duygulara izin vermek ama bir yandan da onları düzenlemek ve harekete geçmek gerekecektir. Otistik çocukların kardeşleri de sıklıkla kendi zorluklarıyla yüzleşirler, bu dönemde diğer çocuklarınızın da desteğe ihtiyaç duyacağını ve farklı da olsa bir yas sürecinden geçebileceklerini hatırlamak önemlidir.
“Çocuğunuzu olduğu gibi sevmek anahtardır”
Ebeveynler kendilerine sıklıkla “Yapılabilecek daha çok şey var mı? Başka ne yapabilirim?” diye sorarlar. Bu soru karşısında bilimin ışığında ilerlemek en doğrusu olacaktır. Ek belirtiler için önerilen psikiyatrik ilaç tedavileri yerine bilimsel temeli olmayan “mucize” öneriler asıl, faydası ispatlanmamış deneme yanılma ya da en kötüsü zararları içerir. Bilimin ışığında en iyi desteklerin peşinde olmalıyız. Ancak bu arada kabul etmemiz gereken bazı sınırlar olduğunu da fark etmeliyiz. Günümüzde mevcut destek programlarının sınırları var. Biz uzmanlar da çok şey öğreniyoruz ama daha çok yolumuz var. Ebeveynler çocuklarının en büyük savunucuları olmalıdır. Otistik çocuklar tüm çocuklar gibi kendi hızında büyüyecek ve gelişecektir. Bu yolculukta “başarıyı” yeniden tanımlamalı ve kendi çocuğunuzun yeteneklerine dayanmalısınız.
Olumluya odaklanın. Herkes gibi, otistik çocuklar da olumlu tutumlara iyi yanıt verirler. Bu, onları iyi yaptıkları davranışlar için övdüğünüzde, onların (ve sizin) kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacaktır. Ayrıca herhangi biriyle yapacağınız gibi- spektrumda olsun ya da olmasın- çocuğunuzu kim olduğu için ödüllendirin. Bir ebeveyn olarak, çocuğunuzu olduğu gibi sevmek anahtardır. Tutarlı ve programlı kalın, otistikler rutinleri sever. Terapiden öğrendiklerini uygulayabilmeleri için tutarlı rehberlik ve etkileşim aldıklarından emin olun. Bu tavır yeni becerileri ve davranışları öğrenmeyi kolaylaştırabilir ve bilgilerini farklı durumlarda uygulamalarına yardımcı olabilir.
Her zaman daha fazla eğitim veya terapi değil, saf eğlence gibi görünen oyunlar, çocuğunuzun açılmasına ve sizinle bağlantı kurmasına yardımcı olacaktır. Bazı şeyleri zamana bırakın, çocuğunuz için en iyisinin ne olduğunu anlarken muhtemelen pek çok farklı teknik ve yaklaşım deneyeceksiniz. Olumlu kalın ve belirli bir yönteme iyi yanıt vermezlerse cesaretinizi kırmamaya çalışın. Günlük aktiviteler için çocuğunuzu yanınıza alın. Çocuğunuzun davranışı öngörülemezse, onu belirli durumlara maruz bırakmamanın daha kolay olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak onları market alışverişi veya bankaya gitme gibi günlük işlere yavaş yavaş deneyimleterek götürmeniz, etraflarındaki dünyaya alışmalarına yardımcı olabilir.
I like this web blog it’s a master piece! Glad I noticed this ohttps://69v.topn google.Money from blog