Skip to main content
Rehber

Otistik Özelliklerin Patolojikleştirilmesi

By Nisan 29, 2023One Comment
Hazan Özturan, Editör 

Kimi huylara, davranışlara ve alışkanlıklara otistiklerde sıklıkla rastlanıyor. Bunları otistik özellikler olarak adlandırıyoruz. Duyusal farklılıklar, duygusal çöküş yaşamak, göz temasında zorluk yaşamak, rutin ihtiyacı, kendisiyle baş başa kalma gereksinimi, dil kullanırken sahip olunan bazı farklılıklar otistik özellikler arasında sayılabilir. Otistik özelliklerin nasıl sınıflandırıldığı da değişebiliyor. Dil ve konuşma, motor beceriler, algılama, yürütücü işlev, duyusal işleme ve sosyal farklılıklar en belirgin üst başlıklardan birkaçı. Her otistik bu başlıkların altında kendine özgü farklılıklar ve zorluklar yaşayarak büyüyor.

Otistik özellikler konuyla ilgili tek doğru ifade ancak azımsanmayacak sıklıkta “takıntı”, “davranış problemi” gibi olumsuz adlandırmalarla karşımıza çıkıyor. Hatta bu adlandırmalar yalnızca otistik özelliklere yönelik değil, otistik olmayan herhangi bir çocuğun yapabileceği en sıradan şeylerden yaşıtlarına benzer yaramazlıklarına kadar her şeyi kapsayabiliyor. Çünkü otistik bir çocuğun, otizm tanısı aldığı an itibarıyla her davranışı incelenmeye, sorunlaştırılmaya başlanıyor. Bu da otistik çocukların hayatına daha büyük stresler eklenmesi, anlaşılma ve onay görme şansının azalması anlamına geliyor. Yani otistikler ve otistik özellikler patolojikleştiriliyor. Böylelikle otizm bir varoluş olarak kabul edileceğine, yok edilmesi gereken bir sorun gözüyle bakılarak otistik çocukların alabileceği destek hayatlarının her anında en aza indirilmiş oluyor.

Tüm otistikler akla gelebilecek otistik özelliklerin hepsine sahip olmadığı gibi, otistik olmayanlarda da bazı otistik özelliklerin benzerlerine rastlanabilir. Bu özelliklere birer tanı veya gelişim süreci kriterinden ziyade, otistiklerin daha iyi anlaşılması konusunda yardımcı olan kavramlar olarak bakmakta fayda var. Aynı zamanda ilk paragrafta sıralanmış bu altı başlığın altına düşebilecek bazı otistik özellikler, çocuk yaş aldıkça değişiklikler gösterecektir.

Gelişim sürecini tırmanılması gereken basamaklar gibi ele almak bazen otistik çocuğun kendi zamanında, kendi ihtiyaçları dahilinde gelişmesine yersiz müdahalelerde bulunmak anlamına da gelebilir. Büyüme süreci tamamen çocuğun kendisine ait bir yolculuktur. 

Herhangi bir otistiğin ilerleyen yıllarda nasıl biri olabileceğini küçük yaşlarda öngörebilmek kimse için mümkün değil. Otistikleri kalıba sokanlar bir yandan onlara bir gelecek de atamış oluyor. Ve bu bazen kendi kendini teyit etmeye mahkûm bir kehanet haline gelebiliyor. Bu durumdan sıyrılmanın en iyi yöntemi çocuğun güçlü ve zayıf yönlerini onun ritminde keşfederek destek mekanizmalarının onun kişisel ihtiyaçlarına göre devreye sokmak. Bunun için tüm olasılıkları kapsamasa da birkaç temel başlığın üzerinden geçmekte fayda var.

Duyusal Farklılıklara Saygı Göstermek

Otistikler dış dünyayı alistiklerden (otistik olmayanlar) farklı biçimlerde deneyimlerler. Duyularla ilişkiler normların dışında kalabilir, aşırı hassas ve aşırı kayıtsız olmaları birer davranış problemi olarak görünebilir. Duyusal farklılıklar şımarıklık veya yaramazlık değildir. Özellikle duyusal hassasiyeti olan otistikler kimi ses, koku, doku, tat veya görsel uyaranlar karşısında fiziksel acı çekebilirler. Bu durum yorgun ve stresli olunduğunda artış gösterecektir. Duyusal hassasiyet bir şekilde kendini gösterdiğinde uyaranı azaltmak ve regülasyonu sağlayacak ortamı temin etmek bir otistiğin hayatını ciddi şekilde kolaylaştıracaktır. Uyarana maruz bırakarak alışmasını talep etmek otistik kişinin iyi ve güvende hissetmesine engel olacağı gibi regülasyonun sağlanmasıyla aşılabilecek bazı sorunlar birer travmaya dönüşürse uyarana verilen tepki çok daha sert bir hal alabilir.

Otistikler kendileri için bir adım atıldığında konfor alanlarını genişletmeye biraz daha hazır hissedebilirler. Ebeveynle ilişkide anlaşıldığını, saygı gördüğünü, gözetildiğini bilmek yeni deneyimlere güvendiği insanlarla ilerleyebilmesini sağlar. Pek çok alistik çocuk gibi otistik çocuklar da koşullar kendileri için zor olsa bile sevdikleri insanların keyif aldığı aktiviteleri onlarla paylaşmak için gönüllü olurlar. Tıpkı sevgi gibi saygı da karşılıklı bir şeydir.

Hayatı Öngörülebilir Kılmak

Otistikler sürprizleri pek sevmezler. Gerek duyusal gerek sosyal olarak öngörülemez durumlar çöküşlere yol açabilir. Bu yüzden otistikler için rutinler oluşturup bunları sürdürmek önemlidir.

Rutinler denilince her hafta aynı gün aynı saatte aynı şeyi yapmak gelebiliyor akıllara. Bazı otistik çocuklar buna ihtiyaç duyabilir ama çoğu çocuğun rutin ihtiyacı bu kadar katı değildir. Eve giderken aynı marketten aynı dondurmayı almak istemek de bir rutin olabilir, aynı diziyi veya şarkıyı tekrar tekrar oynatmak da. Rutinler takıntı değil, güvende hissetmeyi sağlayan birer aracıdır. Esnetilebilirler. Fakat esnetebilmek için kontrollü hareket etmek gerekir.

Market örneğinden ilerlersek: Tatil günü marketin kapalı olduğunu çocuğunuzun marketin kapısında öğrenmesi de bir gün önceden öğrenmesi de rutinini bozup onu huzursuz edebilir ama bir gün önceden bunu öğrenirse bunu bir şok olarak deneyimlemez ve kendini buna hazırlama imkânı bulur. Bu hazırlık sürecinde konunun geçiştirilmesi yerine gerçek gerekçeleri aktarmanız halinde zamanla çok büyük değişimlerle karşılaşabilirsiniz. Otistikler bir şeyleri söylendiği için öyle yapmak yerine gerçekten ikna olmaya ihtiyaç duyabilirler. Bu ihtiyaç kimi uzmanlar tarafından küçümseniyor ve otistikler için tek seçenek komuta yanıt vermek gibi aktarılıyor. Oysaki otistiklere gereken zamanı tanımak, gerekli bilgileri vermek, gerekince hayır diyebileceğini hissettirmek ona büyük bir destek sağlamak anlamına gelir. Bireysel gelişim süreci kadar çocukla aranızdaki bağı ve sevgiyi de kuvvetlendirir.

Hayal Gücünü Desteklemek

Pek çok otistik geniş bir hayal gücüne sahiptir. Hayal dünyasına sığınmak illa gerçek dünyayla bağlantının kopması anlamına gelmez. Aksine hayal dünyası güvenli bir deney ve prova alanına dönüşebilir. Yeni gelen bilgiler hayal gücünde test edilerek uygulamaya alınır. Hayal gücü regülasyona yardımcı olabildiği gibi öğrenim süreçlerini de destekler.

Otistikler sosyal ortamlarda bir anda dalabilir veya insanların olmadığı bir yere çekilme ihtiyacı duyabilir. Bazen bu ilgilendiği şeylere aşırı odaklanması şeklinde de gözlemlenebilir. Tüm bunlar takıntı veya sorunlu davranışlar değil büyüme sürecinin birer parçasıdır. Hayal gücü izlenen, dinlenen, okunan şeylerle genişledikçe çocuğunuzun kriz anlarında sığınabileceği bir evreni olur. Bu evren dünyadan bir kopuş değil, dünyayla bağları güvenli şekillerde kurmanın yöntemlerinin icat edildiği bir atölyedir.

Özel İlgi Alanlarına Yer Açmak

Pek çok otistik özel ilgi alanlarına sahiptir. Özel ilgi alanları hayal gücüyle birleşerek çocuğunuzun günlük enerjisini aldığı bir şarj mekanizmasına dönüşebilir. Hatta pek çok otistik yetişkin özel ilgi alanları ve hayal gücüne yapılmış yatırımlar sayesinde meslek edinir.

Otistikler alışılmışın dışında öğrenme biçimlerine de sahip olabilirler. Özgün öğrenim yöntemlerini keşfederken özel ilgi alanları yine iyi bir aracıdır. Özel ilgi alanları ortaya çıktıkça öğrenim sürecini bunlarla birleştirmek öğrenmeyi destekler.

Peki Konuşmayan Otistikler?

Bu başlığı özellikle sona sakladım. Bir otistiğin normatif iletişim kurmaması, yani ağzıyla konuşmaması yukarıdaki maddelerden hiçbirine engel değil. Sözel iletişim kur-a-mayan tüm otistiklerin etrafta olup bitenleri algılamıyor olabileceğine dair çok ciddi önyargılar var. Oysa ADİS’e erişimi sağlanan çocuk ve yetişkin otistiklerin deneyimleri bize şunu gösteriyor: Kelimeler yokken de içeride kompleks bir evren var ve bu evren dış dünyadan kopuk değil. Yukarıda yazan her şey konuşmayan otistikler için de geçerli olduğu gibi, konuşmayan otistikler için ebeveynlerinin onların varoluşunun savunucusu olması hayatın ilk yıllarında çok daha kritik.

Otistik çocuklar düzeltilmeye çalışılmak yerine desteklendikçe göreceksiniz yepyeni iletişim imkânları da doğacak ve hayat hem sizin hem de onun için öncekinden çok daha kolay olmaya başlayacak.

Son olarak şunu bilmenizi isterim: Bu satırları bir otistik yazdı. Ne sizin ne çocuğunuzun hayatı zaman zaman hiç kolay olmayacak biliyorum. Ama bu ortak bir yaşam kurma şansı yaratmanızı imkânsız kılmıyor. Aksine otistik bir çocuk yetiştirmek dünyayı yeniden başka yöntemleriyle keşfetmek için muazzam bir imkân da olabiliyor. Ne zaman otizm bir hastalık veya bozukluk olarak ele alınsa bu imkân da elimizden alınmış oluyor.

One Comment

Yorum Bırak